20 Temmuz 2009 Pazartesi

PİYANO EĞİTİMİNE NE ZAMAN BAŞLAMALI?


Doğadaki tüm güzelliklerin davetine açık olan çocukların, kişiliklerinin şekillenmeye başladığı yıllarda tanışacakları farklı sanat etkinliklerinden olumlu olarak etkilendikleri açıktır. Tüm bu sanat dalları arasında hiç kuşkusuz, müziğin ayrıcalıklı bir yeri vadır. Çocukların fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişimleri için eğitimciler, erken yaşta edinilen olumlu müzikal deneyimlerin önemini vurgulamaktadırlar.

Her birey, her yaşta piyano dersi alabilir. Ancak, dört yaşında, doğru eğitimle bu işe başlayan ve yıllarca düzenli çalışabilecek olan bir çocukla, kırk dört yaşında bu işe başlayan bir kimseden beklentiler farklı olacaktır. Ancak, müziği ve piyanoyu hayata bir artı olarak almak, ortak noktalarıdır ve herşeyin çok maddesel ve acımasız olduğu dünyamızda, bu da az bir kazanç değildir.

Piyanoya başlamak için ideal yaş, 4-6 olarak kabul edilmektedir ancak bu küçük yaş, özel pedagojik yöntemler ve anlayışlar gerektirmektedir. Bu yaş çocuğu, pek çok avantaja sahip olmakla beraber, kendi farklı dünyasında yaşamakta ve öğretmenin, kullandığı yöntemlerle “o dünyaya girmesine” gereksinim duymaktadır. Onu oradan alıp, daha sonra, okul çağında karşılaşacağı ve biz yetişkinlerin çok sevdiği “sorumluluklar” dünyasına çıkarttığınızda, sonuç başarısızlık ve hatta “soğuma” olabilir ki bu da istenmeyen bir şeydir. Klasik piyano eğitim yöntemleri, bu yaş grubunda çocuğa soğuk, itici ve sıkıcı gelebilir. Öncelikli amaç müziği sevdirmek olduğu için, bu dönemde ona, yaşına uygun pedagojik yöntemle yaklaşabilecek eğitimcilere ulaşılamıyorsa (ki ülkemizde sayıları azdır), zorlayıcı bir çalgı eğitimi yerine, diğer çocuklarla birlikte alabileceği temel müzik eğitimi aktivitelerine katılması daha doğru olacaktır. Bu şekilde müzikle tanışan ve temel yetileri kazanan çocuklar içinden, öğretmeninin gözetiminde piyanoya uygun olduğu düşünülenler, çalgıya herhangi bir travma yaşamadan geçirilebilirler. Hepimizin çevresinde, piyanoya küçük yaşta başlamış ve bundan nefret ederek bırakmış kimseler vardır ki bu, olabilecek en kötü sonuçtur. Bu eğitimin her aşaması, bu sonuçtan uzak durmaya yönelik olmalıdır. Unutmayalım, çocuk, müzik aktivitesine açıktır; onu bundan nefret ettiren etmenler, genelde, ondan değil, onun çevresinde şekillenen başarısız müzik eğitimi ortamından kaynaklanmaktadır.

Ülkemizde daima ihmal edilen sistemli ve kapsamlı müzik eğitimi, doğru şekillerde çocuklarımıza sunulamadığı için, fiziksel ve ruhsal gelişimlerinde önemli bir destekten yoksun kalınmaktadır. Burada, fen bilimleri ve yabancı dil gibi derslerin çok önemli olduğunu bilen ve sanat aktivitelerinin çocuğu “derslerinden alıkoyacağını” düşünen anne-babaların da, bilgi eksikliğinden kaynaklanan hataları vardır.

Tüm sanatsal aktivitelerin çocuklar üzerindeki olumlu etkilerini kabul etmekle birlikte, piyanonun sahip olduğu özel yeri vurgulamakta yarar vardır. Bazı araştırmalarda, piyano klavyesinin yapısının, insan bilincinin işleyiş tarzına uygun olduğu ve tüm diğer müzik aktivitelerinin getireceği fiziksel – duygusal yararları sağladığı gibi, beynin mantıksal işleyiş kapasitesini de arttırdığı iddia edilmektedir. Piyano öğrenen çocuk, gözleriyle, iki farklı sıralanışta yazılmış (genellikle bu böyledir – iki farklı dizek üstüne yazılan ve farklı referanslara göre (sol ve fa anahtarları) sıralanan) notaları okur. İlerlemiş bir öğrenci, bu iki sıranın dışında, araya yazılan nota partilerini de görüp çalmak zorundadır. Bazen, iki elin sınırları zorlanarak, dört hatta beş ayrı ezgi partisini, sadece iki elle çalmak zorunda kalabilir. Tüm bedenini, ama özellikle omuzdan itibaren üst kolunu, ön kolunu, bileklerini ve parmaklarını koordine eder, ayrıca iki ayağıyla da pedalları kullanır. Bu, beynin koordine ettiği oldukça karmaşık bir aktivitedir ki piyanonun getirdiği tüm duygusal ve estetik kazanımlar bir yana, başlı başına çok önemli bir noktadır ve hiç de kolay değildir; yıllar süren ve adım adım ilerlenen bir süreç gerektirir.


KAYNAK


Zoltan Kodally "Çocuğun eğitimi annesinin doğumundan dokuz ay önce başlar "der. Birey yedi yaşına geldiğinde eğitiminin ve dolayısı ile kişiliğinin % 60-70'ini tamamlamıştır. Bu yaşta bir de okulla tanışır ve 24 saatlik programı içinde öncelikleri oluşur. Bu önceliklerinin arasında çalgı eğitimine yer açıp onu araya sıkıştırmak her çocukta kolay olamaz. Mümkün olduğunca örneğin 3-4 yaş gibi, beğeni ve istekleri tam şeklini almadan, bu önceliklerinin arasına çalgı eğitimini yerleştirmek daha sonraki yıllara oranla kolay olacaktır.Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta mümkün olduğunca okul ve çalgı eğitimini aynı yıl başlatmamaktır.Yaş küçüldükçe, ders süreleri kısa tutulmalı ve oyun görünümlü çalışmalar artırılmalıdır. Doğru öğretmen seçimi çocuğun derse olan ilgi ve sevgisini doğrudan etkileyeceği için önceleri hevesle iyi gittiği halde sonradan derse karşı yaşanacak ilgisizlik ve başarısızlık irdelenmeli, öğrenci hemen yeteneksizlik duygusuna terk edilerek dersler bırakılmamalıdır. Böyle erken bir karar, bireyin yaşamında sıkıntı duyulan konuları araştırıp problemi çözmek yerine, ilk problemde programı terk etme gibi kolaycı ve sonuca ulaşmayı engelleyen bir alışkanlık doğurur. Çok önemli bir engel olmadığı sürece gelişigüzel ders iptalleri yaşanmamalı. Bu, öğrencide, daha cazip seçenekler karşısında devam gerektiren işleri hemen iptal edebileceği duygusunu ve alışkanlığını yaratır.


KAYNAK


2 yorum:

Adsız dedi ki...

Kizim 7 yasinda 1.5 senedir egitim aliyor bir parcayi calarken notalara bakmiyor ezberden calmaya calisiyor ve notalari cok cabuk unutuyor acaba ogretmendemi sorun ne yapmaliyim

Adsız dedi ki...

notaları sembolik resimlerle kendisinin de boyayıp çizerek yapmasına destek verebilirsiniz ;hergün iki kere notaları okuyabilir veçalabilir, ama bence en önemlisi bunun onun işi olduğunun sorumluluğunun verilebilmesi ve mutlaka düzenli zaman ayırabilmesine yardımcı olunmasıdır zor ama gerekli bir eğitim sevgilerimle