18 Ocak 2008 Cuma

CENİN GÜNCESİ


Cenin’in Güncesi (1 Ay)

Ben çok küçük, minnacık bir damlayım, uzun bir yolculuğa çıkmam gerektiği söylendi; hem uzun hem de çok zorluymuş, bu yolculuğun her aşamasında büyüyüp hayal bile edemediğim kadar büyük olunca bilmediğim bir dünyaya geçecekmişim. Oysa ben ne kadar mutluydum burada, herkes beni çok seviyordu, hep o yaramaz spermlerin yüzünden, beni hiç çekemiyorlar, üzerime geliyorlar, saklanıyorum yine de olmuyor. Olamaz yine mi, aaaaaaah yine üstüme geliyorlar, offf kocaman bir x kromozomu ile çarpıştık, kayıyorum yardım edin bana aaaaaahhhhhh .

Burası da neresi böyle! Benden başka kimse yok, yolculuğumdan önce bana anlattıkları yer herhalde, biliyor musunuz bu yerin sahibinin adı “anne” imiş, bir de yardımcısı “baba” varmış, ben öteki dünyaya geçtiğimde beni onlar karşılayıp, benimle ilgileneceklermiş, yani rezervasyonum yapıldı, aslında bu yolculukla ilgili her şey bana anlatıldı, bir süre küçük ressamlar gelip pürüzsüz vücuduma organlarımı çizeceklermiş, bu ressamlar böyle bütün damlaları ziyaret eder, güzel bebekler çizerlermiş, sakin ve rahat olursam her şey yolunda gidermiş, ama çok heyecanlıyım. Buraya üç haftada düştüm ve artık yeni adım “embriyo”, bu ismi bir türlü hatırlayamıyorum zaten önemli de değil çünkü ben büyüdükçe ismimde değişecekmiş ne kadar tuhaf değil mi? Ama en güzeli öteki dünyaya geçtiğimde kız ya da erkek olarak doğuşuma göre anne ile baba bana yeni bir isim vereceklermiş, hani bu yolculuğa sebep olan o spermler bana hücum edince bir X kromozomu ile çarpışmıştım ya, bunun için ben anne gibi bir kızmışım, ya bana o kocaman Y kromozomu çarpsaydı işte o zamanda baba gibi erkek olacakmışım. Tam da embro, yine söyleyemedim emb-ri-yo olmaya alışmıştım ne kadar zevkli, bu sıvıda hem yüzebiliyor hem de besleniyorum.

Cenin´in Güncesi (2 Ay)
Burada yaşımı hafta diye bir şeyle ölçüyorum ve şimdi tam beş hafta yaşındayım. O yaramaz spermler bana çarptıktan sonra dengem bozuldu, beni iyileştirmek için küçük doktorlar geldi, onlar aynı zamanda ressammış, beni iyileştirdikten sonra vücudumun üst bölümüne dört oyuk , orta bölümünde ise minik bir kabarıklık çizdiler. Hatta o minik kabarık gürültü yapıyor; pıt, pıt diye….Küçük ressamın dediğine göre bana çok hassas bir kalp çizmiş. Bir de daha çok işi olduğunu söyledi, beni üç tabakaya ayırmış sırayla bütün organlarımı çizecekmiş. En dış tabakanın adı ektoderm; sinir sistemimin ana elemanları olan beyin ve omurilik, saç,cilt gibi yapılarımla bu tabakada çalışacaklarmış. Orta tabakanın adı mezoderm; kalp ve dolaşım sistemim, kemiklerim, kaslarım, böbreklerim ve genital organlarım bu tabakada oluşacakmış. Ve son olarak en iç tabakam endoderm; barsaklarım, midem, karaciğerim, pankreasım gibi iç organlarımı burada çizeceklermiş. Ne karışık işler bunlar……

6 hafta yaşındayım ve boyum uzadı, elma ne demek bilmiyorum ama onun çekirdeği( 2mm.) kadarmışım, belki siz bunları biliyorsunuzdur ama ben kendimi yeni keşfediyorum ve yeni öğreniyorum. Size bir şey söyleyeyim mi anne ve baba benim yolculuğumdan haberdar, beni bekliyorlar. Benim için hayatlarında bir çok şeyi değiştirmeye başlamışlar, annenin sürekli midesi bulanıyor ve kusuyor, hatta babaya koktuğunu ona yaklaşmamasını söylüyor, neden anlamıyorum. Sonra saçlarını boyamıyor, sigara kullanmıyor, içki içmiyor çünkü bunlar bana zarar verebilecek alışkanlıklarmış. Ben bir resim gibiymişim, göbek kordonum, gözlerim, kulaklarım ve ağzım çizildi bile. Kalbim, bu yeni çizilen organlarımın gelişmesi için onlara kan depoluyor, dokularım hızla gelişiyor. Biz yine kusmaya gidiyoruz, üzgünümmmmmm, görüşürüz…

7 hafta yaşına girdim biliyor musun? Artık ben öteki dünyadakilere daha çok benziyorum, başım biraz daha büyüdü, yüzüm oluştu, gözlerim hala kapalı ama kollarım ve bacaklarım var, yakında parmaklarım çıkacak, kemiklerimi oluşturacak hücreler gelişmeye başladı, ve ben küçük bir üzüm kadarım artık, ne kadar büyüdüm değil mi, siz şimdi benim bu kadar şeyi nasıl bilebildiğime şaşırıyor olmalısınız ama bunların hepsini bana anlattılar, büyürken korkmamam için bunu yapmaları gerekiyormuş. Yoksa ben de eskiden diğer ceninler gibi kalbin, beynin ne olduğunu bilmiyordum. Burun deliklerim, bağırsaklarım, pankreasım, bronşlarımda belirginleşmeye başladı. Küçük ressamlar bu hızla çalışırsa yakında kocaman olacağım. Bu arada anne hala kusuyor, ben kilo alıyorum, o zayıflıyor. Doktorumuz ona sabah yataktan kalkmadan önce “kraker” denen bir şeyden yemesini söyledi, bende tadını merak ediyorum, hadi yesene ondan. Yemeklerde çok su içtiği için midesi suyla dolmuş, hatta ara sıra o kadar çok su içiyor ki buraya kadar geliyor, boğulacağım, korkuyorum…

8 hafta yaşına girdim ve artık benim adım “fetus”, bu Latince “genç” demekmiş, Latince ne demek? Artık kollarım ve bacaklarım uzadı, omuzlarım, dirseklerim, kalçalarım belirgin hale geldi. Ve ben artık bir çilek kadar büyüğüm. Bugünlerde anne bana kızıyor, bana hamile olduğu için cildi yağ yapıyormuş ve bir çok sivilcesi varmış, doktorumuza “ben sadece bebek istedim sivilce değil” dedi kızgın bir şekilde, doktorumuzda güzel bayan ilk üç aylık dönemden sonra isteseniz de sizinle yaşamak istemeyecek bu ufaklıklara neden kızıyorsunuz, “sakin olun yoksa size inat olsun diye kalabilirler” deyince anne sessizleşti. Bu hafta iki kat daha büyüğüm, ayak ve el parmaklarıma o küçük ressamlar gelip bir şeyler çizdiler, ve bunların adı “tırnak” dediler. Sonra bir de ağzıma diş etlerinin altında diş taslakları
çizdiler. Bunlar çok işine yarayacak deyip kıkır kıkır güldüler. Onlar çok tuhaflar.


Cenin´in Güncesi (3 Ay)
9 hafta yaşındayım bugün yine küçük ressamlar geldi, gözlerimi, dilimi ve ağzımın içini monte ettiler, bağırsaklarımı kordon içinden karın içindeki boşluğa taşıdılar, parmaklarımı da uzattılar biraz. Daha benimle çok işleri varmış. Ne ukala şeyler… Bu arada annenin midesi yanıyor, hiç dinlemiyor ki doktor ona midesine dokunan yemekler yememesini söylemişti, şimdi ilaç almak zorunda kaldı. Bir de beni besleyecek olan memelere süt gelmeye başladığından onun göğüsleri büyüyor, kendine onlar için destekli bir sütyen alacakmış, o ne demek bilmiyorum ama doktor bunu yapması gerektiğini söyledi. Şu günlerde küçük ressamlardan sonra en çok doktoru görüyorum aslında duyuyorum demek istedim.

10 hafta yaşındayım ve kendimi bir portakal kadar büyük hissedeceğimi söylemişlerdi ama portakalın ne olduğunu bilmiyorum ki…doktorun dediğine göre anne hamile olduğu için kolay sinirlenebilir, keyifsiz olabilirmiş. Anne sağlıklı beslenmesine rağmen çok kilo alıyorsa endişelenmesine gerek yokmuş, doğumdan sonra bu kiloları kolayca verebilirmiş, asla diyet yapmaması gerekiyormuş hatta o normal kilolu bir anne adayı olduğu için 12,5 –17,5 kilo alabilirmiş. Düşük kilolu anneler 15-20, kilolu anneler ise 7,5-12,5 kilo alırlarmış. Bu arada ressamlar hızla çalışıyorlar, eklemlerimin çoğu oluştu, bilek, dirsek, diz, ayak bileği, omuz, eller, parmaklar ve tırnaklar tamammış artık sadece benim beslenmeme bağlı olarak büyüyeceklermiş. Küçük ressam bana gözümün ne renk olmasını istediğimi sordu, çünkü iris tabakam ortaya çıkıyormuş, ben “renk” ne dedim, boş ver anneninki gibi yeşil olacak zaten dedi. O zaman neden bana soruyor ukala…

12 hafta yaşındayım ve artık iç kulağım, burnum, dilim bile var. hatta göz kapaklarımı çok seviyorum, onları sürekli açıp kapatıyorum, parmaklarımın ucunda tırnaklar çıktı, ve daha rahat hareket edebiliyorum. Boyum 6,5 cm, ağırlığım 18 gr. olmalı , üfffffffffff ne kadar büyüğüm, inanamıyorum. Bir de eskisi kadar kusmaya gitmiyoruz, ama bu seferde annenin başı ağrıyormuş.hani içinde yüzdüğüm sıvı var ya amniyos sıvısı, ara sıra onu yutuyorum, sonra da ressamların öğrettiği gibi çıkarıyorum, yani çiş yapıyorum.


Cenin´in Güncesi (4 Ay)
13 hafta yaşındayım ve artık bir şeftali kadarmışım, şeftalinin benim gibi kolları ve uzun bacakları var mıdır? Bu hafta ses tellerimi çizdiler, bağırsaklarımı yerlerine yerleştirdiler, ve karaciğerim ile pankreasım üretime başladı.Anne de benim bu yaşımda eskisi kadar şikayet etmiyor, sadece yorgun olduğumuz için dinleniyoruz. Bazen karnında ve sağ kasığında ağrılar oluyormuş, doktor dedi ki bunun sebebi benim büyümemmiş, ben büyüdükçe beni tutan bağlar geriliyormuş ve ağrı yapıyormuş.

14 hafta yaşındayım artık annenin bulantıları yok , kendini yorgunda hissetmiyor ama bu seferde kabızlıktan şikayet ediyor, sürekli tuvalete gidiyoruz, ve lifli besinler yiyoruz. Doktor bazı ilaçlar verdi, ama önce yulaf ezmesi+süt+şeker+corn flakes karıştırıp yemesini söyledi, böylece kabızlıktan kurtulabilirmiş. Ressamlar bana nefes alıp verme çalışmaları yaptırıyorlar, ellerimle selam, merhaba demeyi öğretiyorlar, bunları yaparken kalbim öyle bir atıyor ki; doktorla, baba beni bir makineden duyabiliyorlarmış. Bende onları duyuyorum çünkü kulaklarım oldukça gelişti, tabi gözlerimde …

15 hafta yaşındayım çok güzel kulaklarım var, saçlarım, kirpiklerim, hangi cenin benim kadar güzel olabilir, ben çok güzelim. Ama lanugo denen şu tüylere alışamadım, bunları neden çizdiniz dedim, merak etme 26 hafta yaşına geldiğinde onlar dökülecek dediler. O zaman neden çizdinizzzzzzz, bu ressamların canı sıkıldıkça benimle uğraşıyorlar, işlerini bitirseler de gitseler bir an önce. Giderken bir de gülerek “ bu bebek kızmış” dediler, biliyoruz ne olacak yani…

16 hafta yaşındayım ve annenin sesini duydum beni okşuyor ne kadar çok sevdiğini söylüyordu. Birden kalbim çok hızlı atmaya başladı, artık ona anneciğim diyeceğim, çünkü o beni severken “kızım bana anneciğim diyecek” diyordu, kız olduğumu o da biliyor, zaten bu yaşımda cinsiyetimi belirten organlarım oluştu. Kemiklerim ne kadar sert ama yine de cildim çok ince, damarlarım görünüyor ben de beslenmek için bu sıvının yetmediğine karar verip parmağımı emmeye başladım, çok tatlı bir şey bu…Az daha boyumu söylemeyi unutuyordum, ben tam 16 cm. oldum ve 135 gr. Anneciğim çok meşgul beni yine unuttu, doktora gidecekmiş, midesi yanıyormuş, burnu kanıyormuş ben neden olduğunu biliyorum, onun damarlarındaki kan miktarı artmış, bu benim için iyiymiş ressamlar konuşurken duydum. Bir de babam görmek istiyormuş, o da doktora gidecek annemle, beni bir makinenin içinden görecekler, onlar için hareket edeceğim.

Cenin´in Güncesi (5 Ay)
17 hafta yaşındayım; anneciğim kendini görebildiği ayna denen bir şeye bakıyor, karnının büyüdüğünü söylüyor, kasıkları ağrıyormuş ve çok terliyormuş. Tabi ben önceki yaşlarıma göre daha hızlı kilo aldığımdan anneciğimde kilo alıyor. Cildimin altında yağ depoluyorum artık, kalbimle günde 30 litre kan pompalıyorum, ben de çok yoruluyorum, bazen de korkuyorum, geçen gün birisi ince uzun bir boruyla suyumdan çaldı, sonradan öğrendim ki, doktor benim suyumu test edecek, benim sağlıklı olup olmadığıma bakacakmış.

18 hafta yaşındayım; anneciğim geceleri uyuyamıyor, ben onu incitmek istemiyorum ama ben de burada sıkılıyorum ve o benimle konuşmuyor. Heeeeyyyy neden benimle konuşmuyorsun sen? Ama ben seni seviyorum. Annemin tansiyon denen şeyi düşmüş, ani hareketler yapıp, ayağa kalkmaması gerekiyormuş. Artık 210 gr. oldum anneme daha çok benziyorum. Bir de bağırsaklarım mekonyum denen bir şey yapıyor, o çok gereksiz bir şey…

19 hafta yaşımdayım; anneciğimle babacığım doktorda bir alete bakıp benim hareketlerimi seyrettiler. Ama ben büyüdüğüm için anneciğimin beli ağrıyormuş, buna çok üzüldüm. O da topuklu ayakkabılar giymemeliymiş babam öyle diyor, neden giyiyor ki. Biz de tekrar doktora gittik. Anneciğimin kalçaları ve memeleri büyüdüğü için çatlaklar oluşuyor, çatlak olduğundan dolayı da kaşıntı oluyormuş, doktor dedi ki bol sıvı almamız gerekiyormuş, bir de çatlak kremi kullanmalıymışız. Eğer cildimiz kurumazsa çatlak olmazmış. Benim çatlaklarım yok ama her yanım o tüylerle kaplandı bu da yetmezmiş gibi annemin sürdüğü çatlak kremi gibi bir şeyi o küçük ressamlar her yerime sürüyor. Bunun adı vernix imiş. Bu beni sudan korumak içinmiş, ukala küçük ressam dedi ki, biraz daha bu suyun içinde kalırsam buruş buruş olacakmışım.

20 hafta yaşıma girdiğimde beni şaşırtan başımın üzerinde çıkan saçlar oldu, onlara alışamadım bir türlü. Bu aralar karnım guruldamaya başladı, şu tatlı parmaktan mı acaba ne dersiniz? Kemiklerim çok güçlü olduğu için hareket edebiliyorum, bir de anneciğimin sesini duyduğumda o da beni duyabilsin diye bağırıyorum ama duymuyor, ben de onu tekmeliyorum böylece benimle konuşuyor. Ona boyumun 25 cm. kilomun 340 gr. olduğunu söyledim. Annem aynanın karşısında kendi kendine konuşuyor “zaman ne kadar çabuk geçiyor, karnım epey büyüdü” diyor herhalde benim onun göbek deliğiyle aynı hizada olduğumu fark etti, her yaşımda bir cm. yukarı çıkacağım, göbeğinden geçen o çizgi koyulaşmaya başladı, ama doğumdan sonra tamamen kaybolacakmış. Biz çok sağlıklıyız; anneciğim gereksiz kalori almıyor, iyi besleniyor.

Cenin´in Güncesi (6 Ay)
21 hafta yaşındayım; bir keresinde ben çok yaramazlık yapıyordum sonra tanımadığım bazı sesler duydum, çok güzeldi, sessizce dinledim, anneciğim babacığıma “galiba senin gibi sanatçı olacak, Vivaldi’yi çok seviyor” dedi, o sesin adı “müzik”imiş, Vivaldiyi tanımıyorum ama, artık annemle hep müzik dinliyoruz, müzik dinlemeyi çok seviyorum, bazen dinlerken uyuyorum, annemde mutlu oluyor. Anneciğimin ayak ve ayak bilekleri benim büyümemden dolayı şiştiği için hep dinleniyoruz. Babam dedi ki eğer yüzünde ve ellerinde şişme olursa doktora gitmemiz gerekirmiş. Kalbim çok çalışıyor, sürekli kan pompalıyorum ama yine de bu aralar yavaş büyüyorum, sadece 400gram oldum.

22 hafta yaşındayım ; Ben bir muz kadarmışım, muz denen şey mide yakar mı annemin midesi yanıyormuş, bir de diş etleri şişiyormuş, babam “bu kadınlar hep böyle, her şeyden şikayet ederler” diyor. Kendi kendine de “sabırlı ol, hepsi geçecek” diye tekrarlıyor sürekli, o böyle kendi kendine konuşunca çok komik oluyor. Ben yaklaşık 500 gr. olmuşum, anneciğim uzun süre ayakta duramıyor, ve yürümeye gittiğimizde o alçak topuklu ayakkabı giyiyor. Çünkü beli ağrıyor, hamileyken vücudunun ağırlık merkezi sürekli değişirmiş, biraz oturuyoruz sonra ayağa kalkıyoruz, biraz ayakta duruyoruz sonra tekrar oturuyoruz, ben daha çok yoruluyorum. Omurgalarım ağrıyor. İyi ki otururken dizlerini kalçasından yukarıda tutuyor, böylece ağrılarım geçiyor.

23 hafta yaşındayım kocaman oldum ama annem hala şikayet ediyor ne zaman büyüyecekmişim, bacakları şişiyormuş şimdi de , o da yatıyor, benim için daha iyi oluyor yine müzik dinliyoruz hatta kitap bile okuyoruz, anneciğim anne karnında çocuğun eğitilebileceğine inandığından sürekli okuyor, bir çok şey öğrendim. Bazen müzik onu çok etkiliyor ve ağlıyor, ben de kızıyorum ters dönüyorum, doktor da hemen ona bunu söylüyor, çok üzüldüğünü görünce yine dönüyorum, neden üzülüyor ki, hep aynı şekilde duramam tabi ki canım sıkılıyor. Doktor ona benimle konuşmasını onu duyabilmem için orta kulağımın gelişimini tamamlamaya başladığını söyledi, ben bunu zaten biliyordum, o kadar çok gürültü var ki burada kendimi bile duyamıyorum, bağırdım ama beni hiç dinlemiyor, sonra neden tekmeliyormuşum. Tekmelerim işte….

24 hafta yaşımdayım artık çok hareket edince terliyorum ve hasta olduğum içinde öksürüyorum, bir de şu tatlı parmak yok mu hep onun yüzünden hıçkırıyorum. Ben hıçkırınca anneciğim de tekme attığımı zannediyor. 33 cm boyu 570 gr. ağırlığı olan biri buraya nasıl sığar, ne kadar daha var öteki dünyaya gitmeme öfffff bir an önce anneciğimi ve babacığımı görsem, dün gece anneciğim uyurken babacığım beni okşadı benimle konuştu, hatta anneciğimin huysuzluklarını anlatıp beni uyardı. İkisini de çok seviyorum. Bir de şu doktoru çok merak ediyorum, düzenli olarak onu görmeye gidiyoruz. Şimdi de anneciğimin şeker tarama testi olması gerekiyormuş.

25 hafta yaşındayım; anneciğime kramp denen bir şey gelip ağrı yapıyormuş o da ağlıyor, futbol topu kadar büyüdüm, anneciğim diyor ki beli ve bacakları zonkluyormuş, zonk ne demek? Zonk sesini duyunca bacaklarına buz koyuyor ya da duş alıyoruz. Yine de geçmezse doktorumuzun verdiği ilaçları alıyoruz. Babam çok heyecanlı bir şekilde geldi bu akşam. Anneme bağıra bağıra “ biliyor musun üç boyutlu ultrason varmış” dedi. Yani benim çeşitli açılardan görüntülerimi alıyor, bu
görüntülerin arasını bilgisayar kendi dolduruyor, bana benzeyen bir görüntü ortaya çıkarıyorlarmış. Ama doktorumuz bunu bize söylemişti çok önemli bir şey değilmiş. Babacığım beni görmek için sabırsızlanıyor herhalde.


Cenin'in Güncesi (7 Ay)


26 hafta yaşındayım; artık 750 gramım cildimin altında yağ birikiyormuş. Kollarımı ve bacaklarımı çok hareket ettirdiğim için anneciğim çok kızgındı, annesiyle konuşurken bağırıyordu, çok korktum neden bu kadar sinirleniyor ki. Babacığımın dediğine göre bunların sebebi ani kasılma ve gevşemeler hissetmesi imiş. Bunlara Braxton-Hicks kasılmaları deniyormuş. Kasılmalar ağrılı olunca anneciğim benim sürpriz yapıp erken geleceğimi düşünüyor, ama ben ona kızdım erken gelmeyeceğim. Bazen de anneciğimin adet sancısına benzer kramp tarzı ağrıları, bel ağrıları, akıntıları, barsak krampları oluyor, herkes yine benden şüpheleniyor, dedim ya ben erken gel-me-ye-ce-ğim. Akciğerlerimdeki hava keseciklerim bile oluşumunu tamamlamadan, beynimdeki görme ve işitme dalgaları tam anlamıyla faal olmadan nasıl gelirim.

27 hafta yaşındayım; kalbim çok hızlı atıyor. ( 120-160/dak.), aydınlıkken anneciğimle yürüyoruz, karanlıkta yürüdüğümüz zamanlar babacığım da bizimle oluyor, annem çok su içiyor, onun yüzünden çok kilo alıyorum buraya sığmıyorum. Ben de annemin karnında yukarı doğru tırmanıyorum sürekli, bu nedenle derin nefes alırken zorlanıyormuş, ama bu beni etkilemiyor, hamile olunca bazı hormonlar onun daha sık nefes alıp vermesini sağlıyormuş, böylece bende bol oksijen kullanabiliyorum. Sürekli kilomu konuşuyorlar 950 gr. olmuşum, babacığım gibi çok oburmuşum, çok kilo almışım, demek ki ben ona benziyorum, onu daha çok merak etmeye başladım.

28 hafta yaşındayım ama cildim hala buruşuk ve pembe,yoksa şu vücudumdaki doğal krem işe yaramıyor mu? Bu yüzden karmakarışık düşüncelerim var, sıkıldıkça dönüyorum, annemi tekmeliyorum. Bugün küçük ressamlar geldi saçlarımı uzattılar, kaşlarımı, kirpiklerimi çizmeyi bitirdiler. Annem ile babam bir kitaptan boyumun 37 cm ve kilomun 1 kg. olduğunu söylediler bana. Onları duyduğumu öğrendiklerinden beri benimle konuşuyorlar.

29 hafta yaşındayım 1,3 kg. olduğum için anneciğim ayakta çok duramıyor, çabuk yoruluyor ve tansiyon denen bir şey yine düşürüyor bu nedenle hep dinleniyoruz. Babama dedi ki “ kendimi sonsuza kadar hamile kalacakmış gibi hissediyorum, karnım kaşınıyor, nefes alamayacak kadar şişmanladım, midem yanıyor, bacaklarıma kramp giriyor, her yerim ağrıyor”. Babam onu teselli etti, bunların hepsi geçecek dedi. Sonra yürüyüşe çıktık, çünkü doktor yürümenin annem için en iyi egzersiz olduğunu söyledi. Bir de ona böyle şikayet etmemesini benim her şeyi duyduğumu, küsebileceğimi söyledi, evet ben her şeyi duydum, artık koku da alabiliyorum, görebiliyorum, tat alabiliyorum ve bir de seni üzdüğüm için üzülüyorum anneciğim.

30 hafta yaşındayım; bu günlerde anneciğim hep sol tarafına yatıyor böylece organlarına kan gidişi ve kan dönüşünün en az şekilde engellenmesini sağlıyormuş. Bu şekilde uyumakta zorlanınca karnının altına veya bacaklarının altına yastık koyuyor. Mide yanması olmaması içinde vücudunun üst kısmını alt kısmına göre hafifçe yukarıda tutuyor. Lanugo tüylerim kaybolmaya başladı, göz kapaklarımı düzenli olarak açıp kapatabiliyorum tabii 1,5 kilo oldum artık. Biliyor musunuz kemik iliğim kan yapabiliyor artık…


Cenin´in Güncesi (8 Ay)


31 hafta yaşındayım; akciğerlerim olgunlaşıyormuş, anneciğim elini üzerimde gezdirip ona verdiğim bütün acılara rağmen beni çok sevdiğini söyledi. O bu günlerde tuhaf rüyalar görüyor, ama kalkınca gördüklerini hatırlayamıyor, şimdi baş ucunda bir not defteri varmış, kalkınca rüyalarını yazabilmek için. 1650 gr. olmuşum artık eskisi kadar hızlı büyümüyorum, beyin dokum gelişimini hala sürdürüyor.

32 hafta yaşındayım, buraya yuvarlandığımda çok büyük bir yer gibi gelmişti bana, şimdi sığamıyorum herhalde yakında gideceğim buradan, zaten karanlık bir yer. Belki başımı aşağı çevirirsem daha rahat sığarım. Boyum 40,5 cm. ve ağırlığım 1,8 kg. oldu nasıl döneceğim ki. İki haftada bir doktora gidiyoruz, sorun ben değilim aslında, ben gayet iyiyim, duyularımın beşi de tam olarak çalışıyor ama anneciğin psikolojik problemleri var, çirkin olduğunu, babamın onu sevmeyeceğini düşünüyor. Bence yanlış “ babam bana onu çok sevdiğini söyledi bana, özellikle beni dünyaya getirmek istediğinde sevgisinin daha da çoğaldığını, mutluluklarının görünen bütün olumsuzluklara rağmen daha fazla olduğunu da söyledi.”

33 hafta yaşındayım; babacığım annemin ayaklarına masaj yapıyor, çünkü yine kramp denen şey gelmiş. Tabi anneme çok kilo aldığını söylediğinde annem ağlamaya başladı yine, o ağlayınca bende ağlıyorum. Babacığım onu öpüp gönlünü aldı bunun normal olduğunu, doğumdan sonra her şeyin eskisi gibi olacağını söyledi. İşte bu kelimeyi hatırlıyorum “doğum”, bu benim öteki dünyaya geçişimi anlatıyor. 2 kg. olduğum şu günlerde nasıl doğacağım konusunda endişelenmeye başladım doğrusu, bir taraftan da bu sıvıyı yutmaktan bıktım, önce yutuyorum sonra çıkarınca eksilen sıvı aynı miktara geliyor, beni beslediğini biliyorum ama ……boş verin ……artık cildimin rengi kırmızıya dönük değil, daha açık pembe…Çok düşündüğüm için başımda epey büyüdü.

34 hafta yaşındayım; havalar çok sıcak olduğu için anneciğimin yüzü, eli, ayağı şişiyor. Bende çok ağırlaştım, tam 2,2 kg. olmuşum. Beyin işlevlerime her gün yenisi ekleniyor, uyurken gözlerimi kapamasını, uyanıkken açmasını, ve belli aralıklarla kırpmasını öğrendim.

35 hafta yaşındayım; Ben yakında öteki dünyada olacağım, annem biraz korkuyormuş, bu nedenle huysuzluk yapıyormuş. Ama ben hazırım, korkulacak bir şey yok. Doktor dedi ki; bebeğin hareketleri bebeğin sağlıklı olduğunu gösteren en önemli bulgulardanmış. Sağlıklı bebek enerjisini atmak için hareket edermiş, hem bu şekilde bebeğin kasları gelişirmiş. Bebeğin hareketlerine annelerin dikkat etmesi, hareketlerde azalma varsa doktora haber vermesi gerekirmiş. Bu her zaman problem olduğu anl***** gelmezmiş ama yinede nonstres test yapılırsa iyi olurmuş. Bu hafta yaşımda vücudum antikor üretmeye başladı, bunlar benim enfeksiyonlarla mücadele etmeme yardımcı olacak.


Cenin´in Güncesi (9 Ay)
36 hafta yaşındayım, saçlarım çok uzadı, onları kestirmek istiyorum, tırnaklarım da uzadı. 2,5 kg ve 46 cm. olduğumdan yer değiştiremiyorum ama tekme atabiliyorum. Artık her hafta doktora gidiyoruz, bu adamı gerçekten merak ediyorum.Doktora göre doğmama dört hafta kalmış, annem, babam ve ben doğumumun gerçekleşeceği yeri görmeye gittik, doktorumuz bunun anneciğimi rahatlatacağını söyledi. Doktor bana artık doğabileceğimi söyledi, istersem hemen onların yanına gidebilirmişim, o zaman prematüre bir bebek olurmuşum, sevmedim bunu ben bekleyeceğim.

37 hafta yaşındayım; annem artık çok kilo almıyor, sürekli dinleniyoruz, ayaklarını yükseğe kaldırıp benimle oynuyor bazen. Dinlenmediği zamanlarda babacığımla benim için alış veriş yapıp çok güzel bir oda hazırlıyorlarmış, odamı çok merak ediyorum, buradan büyüktür inşallah. 2,8 kg oldum odaya da sığmayabilirim çünkü.

38 hafta yaşındayım; daha önce şeklimi değiştirdiğim iyi oldu, çünkü çok az zaman kaldı. Anneciğimin kasılmaları oluyor, biz de oturarak nefes alıp veriyoruz. Ama anneciğim sancılarının gerçek doğum sancıları olup olmadığını anlayamıyor. Doktorumuzun dediğine göre önceleri daha az sıklıkla ancak düzenli aralıklarla gelen doğum sancıları bir süre sonra 50 saniyelik kasılmalar halinde 10 dakikada üç sancı olarak gelirmiş. Ve zamanla şiddeti artar, şiddeti artan bu sancılar düzenli bir şekilde tekrar ediyorsa hastaneye gitme vakti gelmiş demekmiş. Nişan denilen kanlı yapışkan akıntı geldikten sonra genellikle iki gün içinde doğum başlarmış. Bağırsaklarımda mekonyum denilen ilk dışkım birikmeye başladı, bunu doğumdan sonra bir gün içinde dışarı atabilirmişim. Ben ne kadar çok şey biliyorum böyle. Ressamların bana veda ederken her şeyi anlatmaları iyi oldu.

39 hafta yaşındayım; Annemin kasılmaları daha kuvvetli, artık ben doğuma hazırım, anneciğimin annesi, ben ona “annaneciğim” diyecekmişim, benim doğumum için bir çanta hazırladı. Benim ve annemin sağlığı yerinde olduğu için anneciğim normal doğum yapacakmış, benim bu küçük yerden rahat çıkabilmem için anneciğimin perinesinde kesi yapacaklarmış, ama daha sonra eriyen ipliklerle dikeceklermiş, bu ikimiz içinde daha sağlıklıymış. Ne demekse!

40 hafta yaşındayım; ay çok kilo aldım tam 3,4 kg olmuşum, artık anneciğime ve babacığıma kavuşacağımı hissediyorum. Biz şimdi hastaneye gidiyoruz, babam çantamızı evde unutmuş onu bekliyoruz, ben uslu oturuyorum ama anneciğim yine de bağırıyor. Neyse babam geldi, bizi daha önceden keşfettiği kestirme yollardan hastaneye ulaştırdı, doktorumuz bizi bekliyor. Evet geldik, şimdi ben doğuyorum işte……..

Merhabaaaaaa, ben geldim , ahhhhhhh bu leyleğin gagası beni acıtıyor. Ağlayacağım işte…. Sonra bebekler neden hep ağlar derler, bu leylek sizi gagalasa nasıl olur. Şaka yaptım aslında leylek yok, beni görmek için gelen bir kadın çocuğuna onu leylekler getirdi diyordu, ben de başladım ağlamaya, yalan söyleme diye bağırdım, annemin karnında benden başka kimse yoktu ki, hem orada bir leyleğe de yer yok, ben zor sığıyordum. Artık anneciğimin kucağında uyuyorum, parmağımı da emmiyorum, o beni süt denen çok tatlı bir yemekle besliyor. Benim gibi yeni doğan bebekler için en sağlıklı besin anne sütüymüş. Sütümü içiyorum ve bol bol uyuyorum, burası daha rahat, herkes bana hizmet ediyor, keyfim yerinde, ohhhh



KAYNAK

9 Ocak 2008 Çarşamba

4-6 YAŞ ARASI ÇOCUK BESLENMESİ


Çocuk artık söylenenleri dinleyip anlayacak duruma gelmiştir. Bu çağda yeterli ve dengeli beslenme bilinci kazandırılır.

Bu yaşta zaman zaman iştahsızlık durumları oluşabilir.

İŞTAHSIZLIK NEDENLERİ NELERDİR?

İştahsızlık çeşitli hastalıklar, sonucunda oluşabilir. Çocukta bağırsak kurtları olabilir. Çocuk doktora götürülüp muayene ettirilir ve doktorun önerilerine uyulur.

-Ayrıca önceki yaşlarda hatalı beslenme alışkanlığının oluşması,

- Çocuğun yaşına göre verilmesi gerekli yiyecek miktarının bilinmemesi

- Büyüklerinin ilgisizliği yada aşırı ilgisi

- Öğün aralarında lüzumsuz besinlerle beslenmede iştahsızlık yaratır.

UNUTMAYINIZ:


Kahvaltı yapmayan bir annenin yada sebze yemeği yemeyen bir babanın bunların değerlerini anlatması hiç inandırıcı değildir.

Bu yaşlarda çocuk dış çevre ile etkileşim halinde olduğundan, çabuk hastalanabildikleri gibi temizlik kurallarına dikkat edilmezse bağırsak parazitleri de görülebilir.

Bunun sonucunda çocukta kilo kaybı ve kansızlık görülür.

O halde 4-6 yaş grubu çocuklarına temizlik kuralları iyice benimsetilmelidir.

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME

Bu yaş grubunda da çocuğun yeterli ve dengeli beslenip beslenmediğinin en iyi göstergesi yine beslenme durumudur. Yılda 3-4 kez çocuğun ağırlık ve boyu ölçülerek işaretlenmelidir.

Yeterli ve dengeli beslenebilmesi için gerekli besin grupları da 1-3 yaş grubunda olduğu gibidir.

Ancak bu yaş grubunda çocukların beslenmesinde yanlış besin seçimine izin verilmemelidir. Örneğin süt yerine çay veya toz içecek, ayran yerine gazoz seçilmemelidir.

Buna ilaveten şehriye çorbası yerine mercimek çorbası, sebze çorbası, yoğurtlu çorba;

reçel yerine pekmez tercih edilmelidir

GÜNLÜK ALINMASI GEREKLİ GIDALAR


4-6 yaş grubu çocuklar yeterli ve dengeli beslenebilmek için her gün enaz

1-2 su bardağı süt, yoğurt veya 2-4 su bardağı ayran

Bir kibrit kutusu kadar beyaz peynir

Yarım kepçe pilav veya makarna

1 yumurta veya yumurta kadar et, balık yada bir kepçe mercimek, nohut yemeği

1-2 kepçe sebze salatası

3-6 dilim ekmek

1-2 adet meyve yemelidir.

UNUTMAYINIZ:

Pahalı gıdalar besin değeri yüksek anlamına gelmez.

Pahalı fakat besin değeri az olan örneğin şekerli besinler alınmadı diye üzüntü duymamalıdır.

Buna karşın mercimek bulgurla pişirilip taze sebze, meyve ve yoğurtla yenildiğinde son derece besleyici olur.


4-6 YAŞ İÇİN GÜNLÜK YEMEK LİSTESİ

Sabah: 1 kase yoğurtlu, sütlü, mercimekli çorbalardan biri veya bir adet yumurta veya kibrit kutusu kadar peynir

1-2 dilim ekmek

1 adet domates veya portakal, yeşil biber

Haşlanmış patates

1 bardak süt

Sabah-öğle arası 1 adet meyve

Öğle: 1 tabak kıymalı veya mercimekli sebze yemeği

1 tabak pilav

1 tabak sebze salatası

Ayran

İki dilim ekmek

İkindi: 1 bardak süt

Akşam: 1 tabak dolma, yoğurt veya balık buğulama

1 tabak sebze salatası

2-3 dilim ekmek yedirilmelidir.

KAYNAK

1-3 YAŞ ARASI ÇOCUK BESLENMESİ


Bu yaş grubu çocukların beslenmesinde en önemli husus, çocuğun iyi bir beslenme ve yemek yeme alışkanlığı kazanmasıdır.

Bu bakımdan çocuğun iyi yemek yeme alışkanlığı kazanmasında anne, baba, büyükbaba, büyükanne gibi fertlerin tutumları önemlidir. Çocuğun beslenmeye karşı tepkilerini dikkatlice izlemek ve düzenlemek gerekir. Sütten kesilen bebekler, başlangıçta kaşıkla beslenmek istemeyip, huysuzluk belirtileri gösterebilirler. Böyle bir durumla karşılaşıldığında bebeği birkaç gün daha emzirmeye yada biberonla beslemeye devam edilmelidir. Katı besinler vermeyi, sonra yeniden denemelidir.

ÇOCUK YEMEK YEMEDE NEDEN GÜÇLÜK YARATIR ?

Çocuk hasta değilse ve yemek y2mede güçlük yaratıyorsa bunun iki nedeni vardır:

1 - Çocuğun günlük yemek ihtiyacı bilinmediğinden gereğinden çok besin verilmektedir. Tok çocuk yemek istemez.

2 - Yada çocuk zamanında değişik tad ve kıvamdaki besinlere alıştırılmamıştır.

UNUTMAYIZ:

- Yetersiz yemek verme çocuğu doyurmaz. Ancak zorlama da çocuğu yemekten tiksindirir.

- Çocuk yeme konusunda büyüklerden etkilenir. Sofrada çocuğun yanında yemeklerin iyi olduğu söylenmeli ve huzursuzluk çıkarılmamalıdır.

Çocuğun şiddetle yemek istemediği yiyecekleri vermekte ısrar etmek doğru değildir.

Çocukları başka çocuklarla karşılaştırmamalıdır. Her çocuğun vücut yapısı farklıdır. Bazı çocuklar daha çok besinle ihtiyaçlarını karşılarken , bazılarıda daha az besinle ayrı işlevleri yerine getirebilirler.

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME

Çocuğun yediklerinin yeterli olduğunu anlamak için en iyi rehber, çocuğun büyümesinin izlenmesidir.

Hasta olmayan büyümesi iyi olan bir çocuk yeterli ve dengeli besleniyordur.

Bu dönemde çocuk her üç ayda tartılır ve boyu ölçülür. Çocuk uygun şekilde kilo alıyor, boyuda uzuyorsa yedikleri yetiyordur.

Zihinsel gelişme ise insan beyni anne karnında ve doğumdan sonra hızla büyüyüp gelişerek 3 yaş sonunda büyümesini büyük ölçüde tamamlar.

Ana rahminde ve 3 yaşına kadar olan dönemde yetersiz ve dengesiz beslenme, beyin yapısında kalıcı geriliklere neden olur.



BİR-ÜÇ YAŞ DÖNEMİNDE ÇOCUĞA GEREKLİ BESİNLER NELERDİR?

Bu dönemde çocuğa verilecek besinler dört temel grupta toplanır:

1. Grup: Protein, B vitaminleri, kan yapıcı mineraller bakımından zengin ve enerji de sağlayan besinlerdir.

Et, tavuk, balık, yumurta, kuru nohut, fasulye mercimek ve bunlardan yapılan besinler bu grupta yer alır.

2. Grup: Kemiklerin gelişimi ve sağlığının sürdürülmesi, sinir ve kasların düzenli çalışması için gerekli kalsiyum, B vitaminleri, A vitamini ile aynı zamanda iyi ve kaliteli protein içeren gıdalardır.

Süt, yoğurt, peynir, çökelek v.b besinler bu grupta yeralır.

3. Grup: Enerji veren ayrıca protein ve B vitaminleri içeren gıdalardır.

Tahıllar ve bunlardan yapılan yiyecekler bu gruba girerler.



4. Grup:
C vitamini sağlayan besinlerdir. Sebze ve meyveler bu grupta yer alır. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler A, C ve B vitaminlerince zengindir.

Bu grupların her birinden sabah, öğle ve akşam öğünlerinden yeterince alınırsa dengeli ve düzenli beslenme sağlanır.

GÜNLÜK ALINMASI GEREKLİ GIDALAR

Bir-üç yaş grubundaki çocuklar günde en az

- Yarım kilo civarında süt veya yoğurt,

- Bir yumurta,

- Bir kepçe mercimek, nohut, fasulye gibi yemek, -

- Bir küçük tabak sebze yemeği

- Bir-iki adet meyve

- Bir-iki kaşık pilav-makarna,

- Bir-iki dilim ekmek yemelidir.



BİR-ÜÇ YAŞ İÇİN GÜNLÜK YEMEK LİSTESİ

Sabah: 1 adet pişmiş yumurta veya bir kibrit kutusu kadar peynir

1 küçük domates veya taze sıkılmış portakal, mandalina suyu,

Yarım veya 1 bardak süt

1-2 dilim ekmek.

Sabahla öğle arası: 1 adet meyve.

Öğle: Kıymalı sebze veya mercimekli, nohutlu bir yemek

2-3 kaşık pilav

1 bardak ayran

Sebze salatası

İkindi: 1 bardak süt veya ayran

Akşam: 1 kepçe yoğurtlu veya mercimekli çorba veya yoğurtlu makama

Yoğurtlu sebze yemeği

1 adet meyve

KAYNAK


7 Ocak 2008 Pazartesi

3-4 VE 4-5 YAŞ ARASI PSİKOLOJİK GELİŞİM

3 yaş:
İnatçılık gitmiş, yerine söz dinleyen, anne babasını memnun etmeye çalışan bir çocuk gelmiştir.
Bu dönem “oyun çağı”dır. İkili üçlü oyunlar başlar. Bencil olmaya devam etse de birlikte oynayacak arkadaşı olmasından hoşlanır. Resimli hikayelerdeki kahramanlarla özdeşleşir, korkulu öykü ve çizgi filmlerden hemen etkilenir. Canlı bir hayal gücü vardır, hayali oyunlar kurar. Olmamış şeyleri olmuş gibi anlatır, bu yalancılık olarak yorumlanmamalıdır. Canlı hayal gücü nedeniyle de korkuları artar. Benliği gelişmeye başlar. “Ben kimim” sorusunun cevabını ararken kız mı, erkek mi olduğunu ayırdeder. Kız çocuklar anneye özenir, onun gibi makyaj yapmak, topuklu pabuçlar giymek ister. Bunun ardında kendini babasına beğendirme isteği gizlidir. Bu dönemde eleştirilmez, hoşgörülürse ilerde kadın kimliğini kolayca kabullenir. Erkek çocuklarda da babaya benzeme davranışları teşvik edilmelidir. Ancak annesiyle daha çok zaman geçiren erkek çocuklarının anneye hayranlık duyması, bebeklerle oynaması da doğaldır.

Adını, soyadını, cinsiyetini, bazen de yaşını söyleyebilir, 10’a kadar sayabilir, çocuk şiirlerini, şarkılarını ezberleyebilir, ana renkleri bilir, sevdiği öyküyü defalarca dinler, çevresine meraklıdır, öğrenme isteği duyar. Çok soru sorar: “Neden? Nasıl? Ben nereden geldim?” gibi. Sık sık büyüklerin sözünü keser, “bana da söyle” der. Kendi işini kendi görmeye bayılır. Bu dönem sorumluluk ve düzen alışkanlığı geliştirmek için çok uygundur. Seçim yapabilir; kendi giysisini seçmesine izin verilmelidir. Anaokuluna başlamak için iyi bir dönemdir. Kendini tanır, neleri yapabildiğini, başkalarından farklı olduğu yönlerini keşfeder. Yetenekleri gelişir, kuralları, başkalarının ihtiyaçlarını öğrenir. Paylaşma ve işbirliği duygusu gelişir.


4 yaş:
* Tekrar zorlu bir dönemdir; inatlaşma, dengesizlik, uyumsuzluk başlar. Çevresindekilere buyurmaya, hükmetmeye bayılır. Aşırılıklara kaçar.

* Toplumsallaşmaya başlar. Çoğunlukla kendi cinsinden olan 1-2 arkadaş seçer. Ancak oyun sırasında da sürekli kavga ederler.

* Yarım bırakılan şeylere karşı duyarsızdır, oyun oynarken dağıtır.

* Hareketli ve enerjiktir. Her zaman konuşmak ister. Konuşacak kimse yoksa kendi kendine konuşur.

* En fazla soru sorulan dönemdir.

* Beklemeyi, isteklerini ertelemeyi öğrenir.

* Kalemi yetişkin gibi tutabilir, insan resmi çizer, şekillerin adlarını bilir, ev adresini söyleyebilir, 20 ya da daha fazlaya kadar sayabilir.

* Kendi dilinin dilbilgisi yapısını öğrenmiştir.

* Şaka ve fıkralardan zevk alır, gülmeye bayılır. Argodan hoşlanır. Kelimeler uydurur.

* Dış dünyayı ona öğretin. Birlikte tiyatroya, yürüyüşe, maça gidin.

Unutmayın ki siz yetişkinsiniz, o da çocuk. Çaresiz değilsiniz. Baskıcı olmadan otoritenizi uygulamak sizin görevinizdir, aksi halde onu tehlikelerden koruyamazsınız. Bu nedenle onun karşısında kararlı ve kesin tavırlı olmalısınız.
KAYNAK

2-3 YAŞ ARASI PSİKOLOJİK GELİŞİM

Bebeklikten çocukluğa geçiş dönemidir. Artık yürümeye ve konuşmaya başlamış olan çocuk, pasif ve bağımlı olmaktan kurtulmak ister. Herşeyi araştırmaya, ellemeye başladığında kısıtlamalarla karşılaşır. Ancak engellenmeye karşı çıkar, söz dinlemez, inatçı ve öfkeli olur. Kendini yere atıp tepinir, başını duvarlara vurur, hatta kendini kusturur. Böylece anne ve çocuk arasında bir çekişme başlar. Çocuk, bağımsız olmaya çalışırken ne kadar çok şeyi yapamadığını da farkeder. Annenin yardımına hala muhtaçtır. Bu nedenle boyun eğme ile baş kaldırma arasında bocalayıp durur. (minik tosbaam şu an 2.5 yaşında ve birşey söylediğimde ilk kelimesi HAYIR oluyor. tabi inatlaşma başlıyor.kendini yere atmıyor yada çok hırçın olmuyor ama dediğinin yapılmasını istiyor.Minik.Tosbaa.)

Karşıt duygular arasındaki bu gidiş geliş en belirgin olarak tuvalet eğitimi ve beslenme konusunda ortaya çıkar.
Artık tuvaletini istediği zaman tutup istediği zaman bırakabilen çocuk, bundan haz alır. Dışkısına kendinin bir parçası ve değerli bir nesne gözüyle bakar. Kirli bezinden rahatsızlık duymaz, hatta sıcaklığından ve kokusundan hoşlanır bile. İşte bu dönemde eğer temiz ve titiz bir anne tarafından baskı ve zorlamayla karşılaşır ve bağımsızlığı engellenirse, ya anneye karşı direnip olmadık yer ve zamanda yapacak, ya da onu memnun etmek için boyun eğecektir.
Anneye direnen çocuklar ilerde inatçı, boyun eğenler ise titiz ve düzenli bir kişilik geliştirirler. Bazen de çocuklar büyümeyi reddeder ve bezine yapmayı sürdürür. Genellikle kardeşi olan çocuklarda bu duruma sık rastlanır. Bezini bırakmayı istemeyen çocuklara karşı anlayışlı olmalı, onların kendi dışkılarını bizim gibi “pis” olarak değil de kıymetli olarak değerlendirdiği bilinmelidir. Tuvalet eğitiminde en önemli nokta, çocuğun istekli olmasıdır. Biyolojik yönden hazır olsa da tuvaleti henüz kullanmak istemeyen çocuk zorlanmamalıdır.

2-3 yaşta anne ile olan çatışma beslenme konusunda da sürer. Bizim toplulumuzda yemek konusunda israr adeti vardır. Misafirimizi iyi ağırlamanın yolu ikramdan geçer. Bunu çocuklarımıza da uygularız.
Onu sevdiğimizi, iyi baktığımızı ifade etmenin bir yoludur iyi yedirmek, belki bu şekilde kendimizi de daha iyi hissederiz, çünkü görevimizi yapmışızdır.
Ancak bağımsız olmaya çalışan bir çocuğu zorlamak, direnmesine fırsat vermektir. (minik tosbaayı yemek konusunda hiç zorlamadım. yemek zamanı ve mekanı içinde hep isterse yedi, istemezse bir sonraki yemekte yedi.Minik.Tosbaa.).Çocuklar, aynı tuvalet eğitiminde olduğu gibi zorlanmaya tepki olarak yemeyi reddedebilir. Bunu yemeği ağzında tutarak ya da tükürerek yaparlar. Titiz anneler, çocuk yerken döküp saçacak endişesiyle çocuğun kendi yemesine izin vermek istemez. Mükemmelliyetçi ya da sabırsız anneler de çocuk çabucak ve en fazla miktarda yesin diye ağzına besler. Oysa yapılması gereken en doğru şey, yemeği tabağına koyduktan sonra (çocuk daha açken) çocuğun yiyeceğiyle tanışmasına, onu elleyip ağzına götürmesine, ya da eline kaşığı verip kendi kendini doyurma başarısını tatmasına izin vermektir. Çocuk hevesini aldıktan sonra ise anne beslemeye devam edebilir.(minik tosbaamı ilk günlerde reddetsede önlük takmaya alıştırdım ve yeme eylemini hep mutfakta mama sandalyesinde yapmak koşuluyla yemek yerken üstüne ve yerlere dökecek endişesi taşımadım. 8-9 aylıkken yiyemese de elinde hep bir kaşık oldu ve kendi kendine yemekle oynarken ben de bir yandan başka bir kaşıkla yemek yedirdim. bir süre sonra ağzına götürmeyi de öğendi ve 2 yaşından önce kendi başına yemek yiyen bir bebekti benim minik tosbaam.Minik.Tosbaa.)

2-3 yaş arası, çocuk için bocalama ve kararsızlık dönemidir. Bebek mi, büyük çocuk mu olduğuna karar vermeye çalışmaktadır.

Çocuğunuz öfkelendiğinde;

*
İnatlaşmayın, bunu kazanılacak ya da kaybedilecek bir savaş gibi görmeyin.

* İlgisi başka yöne çekin.

* Onunla tartışmayın, sabırla öfkesinin dinmesini bekleyin. Bu sırada ilgisiz kalın.

* Olumsuz davranışı bittiğinde yeniden ilgilenin. Neden istediğini yapmadığınızı anlatın.

* “Şimdi böyle olursa ilerde ne olur!” gibi bir korkuya kapılıp 2 yaş çocuğunu cezalandırmayın. Unutmayın ki bu yaşta duygular çok değişkendir. Bir anda ağlayıp bir anda susarlar. Dikkatlerini başka yöne çekmek çok kolaydır.

* Bu dönem, “Sorgu çağı”dır. “Bu ne?”, “Niye? Neden?” sorularını sıkça sorar. Bıkıp usanmadan sorularına cevap vermeye çalışmalısınız. Çok yorulduğunuz zaman, içtenlikle bunu ifade edebilirsiniz: “Artık yoruldum. Sorularını cevaplamaya daha sonra devam edeceğim. Şimdi biraz dinlenmeliyim”

* Kalem tutarken el seçimi belirginleşmeye başlar. 4 yaşa kadar tamamlanır.

Unutmayın ki herkes sağ elini kullanmak zorunda değildir. Sol elini kullanmak konusunda baskı yapmayın, çünkü bu seçim psikolojik değil fizyolojik kaynaklıdır.

* 2.5 yaş çocuğu ortalığı dağıttıktan sonra temizlemeye, toplamaya bayılır. Sorumluluk duygusunu öğretmek için bu dönem çok uygundur. Ona yardımcı olarak toplamasını talep edin.

* Gurur, kıskançlık, utanç, suçluluk duyguları 2 yaşın sonunda gelişir.

* Mutluluk, öfke, üzüntü, korku konusundaki değişimler, gelişen bilişsel kapasiteyi yansıtır. Önceden fark edemediği, algılayamadığı durumları artık tehlike olarak anlar. 2-4 yaş arasındaki çocuklar karanlıktan, köpekten, yılandan, kaynağını bilmediği yüksek seslerden korkar.


Korkular
* Çocuğunuz korktuğunda onu sakinleştirmek için “Bunda korkacak ne var!” demeyin. Bu, onun duygusunu hafife almak, önemsememek olur. Onun yerine “Merak etme, ben senin yanındayım, seni korurum” diyebilirsiniz.

* Korkulacak şeylerden uzak tutmak, çocuğunuzu korumaz. Tersine, bilgilendirmek gerekir. Ancak şuna dikkat etmelisiniz: Çok fazla anlatmak da korkuyu kuvvetlendirebilir.

* “Koşma düşersin!” şeklinde sürekli yapılan uyarılar, bazı çocukları gereğinden fazla korkutup cesaretsiz, güvensiz yapabilir.

* 2 yaş çocukları oyunda işbirliği yapmazlar. Yanyana ama birbirlerinden bağımsız oynarlar. Çocuğunuzu diğer çocuklarla yanyana getirin, ama birlikte oynamak, oyuncağını paylaşmak konusunda baskı yapmayın. Seçim hakkı verin: “Hangi oyuncağınla arkadaşının oynamasına izin verirsin?”

* Bu yaşta sembolik oyun (-miş gibi) gelişir, örneğin sopaya atmış gibi davranır.

*Bu yaşın en büyük sorunlarından biri de “yatma sorunu”dur. Gece bir türlü uyumak istemezler, çünkü herkes daha eğlenirken onlar neden karanlık bir odaya girip eğlenceyi kaçırsın? Bu nedenle yatma zamanını eğlenceli hale getirmek faydalı olur. Ona banyo yaptırırken suyla oynatın, masallar okuyun, beraber ufak tefek bir şeyler atıştırın, vb. Böylece ona en çok ihtiyacı olan şeyi vermiş olursunuz: K e n d i n i z i .

Konuyla ilgili diğer yazılarım:

TOSBAANIN TUVALET EĞİTİMİ

TUVALET EĞİTİMİ



KAYNAK

1-2 YAŞ ARASI PSİKOLOJİK GELİŞİM



* 1-2 yaş arasındaki dönem çocuğun keşif çağıdır. İter, çeker, atar, kırar, çekmeceleri boşaltır, prizlere parmağını sokar, vb. Bizim görevimiz onu durdurmak değil, tehlikelerden korumaktır. Bu nedenle evi güvenli hale getirmeli, sonra da keşfe çıkmasına izin vermeliyiz. Çünkü zihninin gelişmesi için bol bol araştırmaya, uyaranla karşılaşmaya ihtiyacı vardır.

* Aşırı bağımlılık ve bağımsızlık arasında gider gelir. Ağladığında hemen müdahale etmemelidir; yoksa ağlama alışkanlık haline gelir.

* Sosyal becerileri kazandırmak için çocuklarla bol bol biraraya getirilmelidir.

* 12-18 ay arasında neden-sonuç ilişkisini, deneyimleyerek öğrenirler. 12-16 ay arasında, nesnesinin özelliğine dikkat etmeden herşeyi sallar, atar, vururken, 16 aydan sonra topu attığında yuvarlandığını görür. Böylece nesnenin fonksiyonuna göre hareket etmeye başlar.

* Çatal kaşıkla yemesi teşvik edilmelidir.

* Evde basit işlere yardım etmesi istenmelidir.

* Yetişkinin elini değil trabzanı tutarak merdiven inip çıkması teşvik edilmelidir.

* Ayağıyla topa vurma oyunu oynanmalıdır.

Oyun:
Hamur yoğurmasına, kum ve suyla oynamasına fırsat tanınmalıdır. Gözlemleyerek öğrendiklerini oyunla gerçekleştirir: örn. bebeğini yıkama, besleme, uyutma, vb.

Dil:
Kendi uydurma kelimelerini artık bırakmış, gerçek kelimeleri kullanmaya başlamıştır. Bu yaştaki bir çocuğun kelime haznesi 3-4 ile 100 arasında değişir. 2 yaşa doğru “Araba bin” gibi cümleleri, sıfatları, “burada” gibi zarfları kullanmaya başlamıştır. “Benim” gibi iyelik zamirleri, sayılar, renkler, zıtlıklar, 2 komutlu yönergeler bol bol kullanılmalıdır.

KAYNAK

0-1 YAŞ ARASI PSİKOLOJİK GELİŞİM

Temelleri ilk yılda atılan psikolojik gelişim tüm yaşam boyu sürer. Gelişimin en hızlı olduğu dönem 0-3 yaş olmakla beraber, her yaşa özgü tamamlanması gereken fiziksel, sosyal, zihinsel, cinsel, duygusal ve ahlaki görevler vardır. Bunların 0-6 yaş içindeki dönemde neleri kapsadığını her yaş için ayrı ayrı değerlendirelim. Bilinmelidir ki, hiçbir çocuk yürümeyi öğrenmeden koşmayı öğrenemez. Ancak hangi çocuğun ne zaman yürüyeceği, ne zaman koşacağı birbirinden farklı zamanlarda olur.

0-1 yaş:
Bebek, dünyaya geldiği andan itibaren sanıldığı gibi pasif değildir. Yeni doğan bebekler duyar, görür, tat alır, koklar, dokunmayı hisseder. Her an öğrenir, bu nedenle zengin bir uyarıcı çevreye ihtiyacı vardır. İlk yıl içinde bebek, ihtiyaçlarını ancak ağlayarak belirtir. Bebeğe asıl bakan kişi (bu anne ya da bir başkası olabilir) onun ağlama biçiminden ne istediğini anlayıp bebeğin ihtiyacını sevecenlikle yerine getirirse, bebekte “Ben bakılmaya değerim, benim ihtiyaçlarım önemli” duygusu gelişir. Buna karşın, bebeğin ağlamalarına kimse gelmezse, ya da her seferinde farklı kişi gelir ve farklı şekilde (biri sevecenken diğeri aceleci, sessiz, asık suratlı, vb.) bakım verirse, bebek değerli olup olmadığına karar veremez ve çevresine güven duyamaz. Kendine bakan kişiye güven duymuş olan çocuk ise, biraz bekletilse de sonunda sıkıntısının giderileceğini bilir, annesinin bir süre gözden uzaklaşmasına dayanabilir.

Bebek, dünyaya geldikten sonraki ilk 6 ay içinde annesiyle iletişim kurmayı ve onu oyuna teşvik etmeyi öğrenir. Eğer bebek gülümsediğinde anne de ona gülümser, bebeğin seslerini taklit ederek onunla konuşur ve oynarsa, bebek de ona cevap verme isteği duyar. Böylece bebeğin ilk sosyal ilişki kurma becerisi gelişmeye başlar. Zamanla anneye bağlanır ve güven duyar. Güven duygusu, 1.5-2 yaşına kadar gelişimi destekleyen en temel ihtiyaçtır. Bağlandığı kişiyi güvenli bir zemin olarak gören 1 yaş üstü çocuğu, dış dünyayı tanımak için anneden bağımsız hareket etme cesaretini ancak kendinde bulabilir.

Çocuğun temel ihtiyaçlarından biri de, kucağa alınmak, sarılınıp okşanmaktır. Bazen bebekler sebepsiz yere ağlar. Bu zamanlarda kucaklayın onu. Öpün. Onu şımartmaktan korkmayın, çünkü bebekler şımarmaz.

Beslenme:
Bebeğinizi acıktıkça doyurun. Bir programa göre beslemeye kalkarsanız, bebek acıktığında karnı doyurulmayacağı için yaşama karşı güvensizlik duyar. Bazı çocuklar, öfkesini daha ilerki yaşlarda beslenmeyi reddederek, ya da çeşitli beslenme sorunlarıyla ortaya çıkarır.

0-2 ay:
Kendine bakan kişiyi sesinden, kokusundan tanır.

2 ay:
Kendine gülümsendiğinde o da gülümseyerek karşılık verir.

6 ay:
Aynada kendi yansımasını tanır. Gözünün önünden kaybolan nesneyi unutur, aramaz: “Görünmüyorsa yoktur”. Tepkileri amaçlı değil rastlantısaldır.

2-7 ay:
Ayrım yapmadan, kendisiyle ilgilenen herkesle birlikte olmaktan zevk alır. Kucakta olmak ister.

7-9 ay:
Tek bir kişiye bağlanır. Ondan ayrı kaldığında endişelenir.

9 ay:
Kaybolan nesneyi arar. Görünmese de var olduğunu bilir. Amaçlı davranış başlar. Anne başka bir bebeği kucağına alırsa ağlamaya başlar. Anne dışındaki kişilerle de kalmasını sağlanmalıdır.

8-12 ay:
Yabancılardan korkar.

12 ay:
Sözcük yerine semboller kullanır: çuf çuf, düt gibi. Yetişkinler ise gerçek kelimeleri kullanmalıdır. Genelleme yapar, örneğin tüm kuşlara “gaga” der. Çocuğun konuşması için, sözcüğün anlamını bilmesi gerekir. Bu nedenle resimli kitapların yardımıyla objelerin görünüşü ile ismi eşleştirilmelidir. Çocuk, oyuncak arabasını istediğinde, yetişkin bunu verirken “İşte araba” demelidir. Kitap okuma alışkanlığını kazandırmak için uygun dönemdir. Özellikle analı-yavrulu hikayeler ilgilerini çeker. Bol resimli, her sayfada bir kelime ya da bir cümle yazılı, kalın veya dayanıklı sayfalı kitaplar seçilmelidir. İlk yılın sonlarına doğru, doldurup boşaltma oyunlarını sever.

KAYNAK

3 Ocak 2008 Perşembe

HERŞEYİM AMA , ASLINDA HİÇBİRŞEYİM'E , SADECE OĞLUMA

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat´ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz,düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz,ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez,dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız,çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu,sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu,uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.

Khalil Gibran

(30 yaşındaki çocuğa, annesinden gelen doğumgünü kartından…)